Yeşil Çöl

Bir tasarimsepeti.blogspot.com klasiği
Ana Sayfa2.Sayfa3.Sayfa4.Sayfa5.Sayfa6.Sayfa7.Sayfa8.Sayfa9.Sayfa

Dehid Group

Düsündüren Hikayeler

KELEBEKLERİN ÖYKÜSÜ

Bir evin içinde kalplerdeki aşkın ateşini temsil eden bir mumun yandığını ve mum ışığının çevresinde, evin kapısında bekleyen kelebeklerin, bir bilge kelebek etrafında toplandığını düşünelim. Her kelebek, bu ateşi yakından tanımak istemektedir. Birinci kelebek bu mum ile ilgili bilgi toplamak için uçar gider, mumun yandığı evin penceresinden bakar ve geri döner. Döner dönmez ateşin rengini, formunu, sıcaklığını tarif eder. Başka bir anlatımla, Birinci Kelebek, alevin mekan içerisinde yönlenmesine entellektüel bir anlatım getirir.
Konuşmasını bitirdiği zaman, bilge kelebek bu anlatımı yapan kelebeğe dönerek: “sen alev ile ilgili hiç bir deneyim yapmamışsın” der.
Bunun üzerine ikinci bir kelebek uçar ve aleve daha da yaklaşarak etrafında dönmeye başlar. Aleve biraz dokunur dokunmaz, acele ile geri uçar, diğer bekleyenlere ulaşır ulaşmaz, aleve dokunmasından dolayı duyduğu hisleri vurgulamaya, anlatmaya başlar.
Bilge kelebek bunları dinledikten sonra, “senin deneyimin de arkadaşınınkinden farklı değil” der. Derken aralarından başka bir kelebek, sarhoş, fırlar uçar. Aleve ulaştığı zaman atar kendisini içine, kendini alevler içinde kaybeder, çözülür. Bütün uzantıları ateş gibi kıpkırmızı olur. Kelebeğin mumun alevi içinde çözülüp onun görüntüsünü aldığını gördükten sonra bilge kelebek:   “İşte bu arkadaşınız alev ile bilmek istediklerini öğrendi. Fakat bu bilgiyi yanlızca kendisi bilir...”
 

 

YOLUMUZDAKİ ENGEL

Eskiçağlarda bir kral yolun tam ortasına bir kaya parçası koydurmuş. Sonra da gizlenerek insanların tepkisini öğren­meye çalışmış.
Bir grup tüccar yolun kenarından geçerken homurdanmış­lar: "Kral bizden vergi almayı biliyor; ama, yolları temizletmek­ten aciz." Taşa dokunmadan yolun kenarından uzaklaşmışlar.
Sonra bir grup alim bu taşın yanına gelmiş. Her biri dü­zenin her gün yozlaştığından kralın sadece eğlenceye dalıp, adamlarının çalışmadığından bahsetmişler. Onlar da lanet okuyarak uzaklaşmışlar.
Bir sığır çobanı hayvanlarıyla birlikte geçerken taşı gör­müş ve "Bu taşın buradan kalkması gerekir. Gece olacak ve insanların geçmesi zorlaşacak" demiş ve hemen sırtından ke­peneğini çıkararak işe koyulmuş. Taş çok büyükmüş yaklaşık yarım saat uğraştıktan sonra yerinden oynatıp, yolun kena­rındaki bir çukura yuvarlamış.
Terini silip geri dönerken bir de ne görsün! Bir kese, taşı kaldırdığı yerde duruyor. Kesenin ağzını açmış, içi altınla do­luymuş ve içinde kralın mühürü taşıyan bir kağıt parçası var­mış. Bu kağıtta şu yazılıymış:
"Kendinizi sorumlu hissedip, denemeyi göze aldığınız için, kralın hediyesidir."
 

NASIL BİR HAYAT

Bir zamanlar bir dağın yamacında yalnız başına yaşayan bir bilge varmış. Maddi ve manevi dertleri olanlar dünyanın birçok bölgesinden bu yöreye gidip bu bilgini ziyaret ediyor, ona akıl danışıyorlarmış. Bir gün genç bir adam kafasına takılan bir soruyu sormak için buraya gelmiş. Küçük bir kulübe olarak düşündüğü bu yer adeta bir saray yavrusuymuş. İçeride birçok insan soru ve sorunları için uzun bir kuyruk oluşturmuş. Bu genç de sıraya girmiş.
Sıra ona gelince sorusunu sormuş: "Bana yaşamı özetler misin? Nasıl bir hayat en iyi hayattır?"
Bilge cevap vermiş: "Bu soruya vereceğim cevap uzun olacak, sıranın bitmesini beklemelisin ki rahat rahat konuşalım. Sen bu arada benim evimi gez. Bir de sana bir kaşık sıvı yağ veriyorum. Sakın onu dökmeyesin."
Genç, elinde yağ dolu kaşıkla odaları dolaşmış. Uzun bir süre sonra tekrar bilginin karşısına çıkmış. Bilge adam sormuş:
"Evimi dolaştın mı?"
"Evet" cevabını alınca devam etmiş:
"Peki halılarımın desenlerine dikkat ettin mi hangi şekiller var?"
"Hayır dikkat etmedim". "Peki kitaplarım, kitaplığım nasıl, duvar resimlerimi inceledin mi?" Genç karşılık vermiş:
"Ama ben yağ dökülür endişesiyle onlara dikkat edemedim."
"Peki o zaman şimdi git evimin eşyalarını iyi tanı ki beni de tanıyasın. Bu arada yağa dikkat et."
Genç, evi dolaştıktan sonra tekrar gelmiş ve evdeki bütün eşyalar hakkında ayrıntılı bilgiler vermiş.
"Çok güzel gerçekten çok dikkatli incelemişsin, peki ama yağ ne alemde yağa dikkat ettin mi?" diye sormuş bilge adam. Genç şaşkın, kaşığa bakarak "Eyvah ... Evi incelerken yağı unutmuşum, yağ dökülmüş"
Bilgin, gencin ilk sorusunu gülümseyerek cevaplamış:
"Anlamlı hayat şudur: Elindeki iki damla yağı dökmeden etrafını inceleyebilmektir.


 

 

ÇATLAK KOVA

Hindistan'da bir sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronun evine ulaşan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. Bu durum iki yil boyunca    her gün böyle devam etmiş. Sucu her seferinde patronunun evine sadece 1,5 kova su götürebilirmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş. İki yılın sonunda birgün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş:
"Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum."  "Neden?..." diye sormus sucu. "Niye utanç duyuyorsun?..." Kova cevap vermiş. "Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen, emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun." Sucu şöyle demiş. "Patronun evine dönerken yolun kenarindaki çiçekleri farketmeni istiyorum." Gerçekten de tepeyi tırmanırken çatlak kova patikanin bir yanındaki yabani çiçekleri ısıtan güneşi görmüs. Fakat yolun sonunda yine suyunun yarısını kaybettigi için kendini kötü hissetmis ve yine sucudan özür dilemiş. Sucu kovaya sormuş: "Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın tarafinda hiç çiçek olmadığını farkettin mi?... Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve hergün biz ırmaktan dönerken sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri toplayıp onlarla patronumun sofrasını zenginleştirebildim. Sen böyle olmasaydın, o evinde bu güzellikleri yaşayamayacaktı.
 

ACININ MİKTARI

 
Anlatıcı: Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağına şöyle dedi:
Usta: Git biraz tuz al gel.
Anlatıcı: Hayatındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde ekledi:
Usta: Şimdi bir avuç tuz al ve bir bardak suya atıp iç.
Anlatıcı: Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.
Usta: Tadı nasıl?
Çırak: Acı.
Anlatıcı: Usta gülerek çırağını kolundan tuttu ve dışarıya çıkardı. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de şöyle dedi:
Usta: Şimdi de göle bir avuç tuz at ve gölden su iç bakalım.
Anlatıcı: Söyleneni yapan çırak ağzının kenarından akan suyu koluyla silerken usta aynı soruyu sordu.
Usta: Tadı nasıl?
Çırak: Ferahlatıcı
Usta: Yaşamdaki ıstıraplar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Istırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bu ıstırabın acı1ığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. lstırabın olduğunda yapman gereken tek şey ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. Onun için sen de artık bardak o1mayı bırak, göl olmaya çalış. 

AYDINLIK

Bir bilge kisi, çölde öğrencileriyle otururken demiş ki;
   - "Gece ile gündüzü nasıl ayırt edersiniz? Tam olarak ne zaman karanlık başlar, ne zaman ortalık aydınlanır?"
   Öğrencilerden biri;
   - "Uzaktaki sürüye bakarım," demiş, "Koyunu keçiden ayıramadığım zaman akşam olmuş demektir."
   Başka bir öğrenci söz almış ve "Hocam" demiş, "İncir ağacını, zeytin ağacından ayırdığım zaman, anlarım ki sabah başlamıştır."
   Bilge kişi, uzun süre susmuş. Öğrenciler meraklanmışlar ve "Siz ne düşünüyorsunuz hocam?" diye sormuşlar.
   Bilge kişi şöyle demiş;
   - "Yürürken karşıma bir kadın çıktığında, güzel mi çirkin mi, siyah mı beyaz mı diye ayırmadan ona kardeşim diyebildiğimde ve yine yürürken önüme çıkan erkeği, zengin mi yoksul mu diye bakmadan, milletine, ırkına, dinine aldırmadan, "kardeşim" sayabildiğimde anlarım ki; sabah olmuştur, AYDINLIK başlamıştır..."



felsefeseminerleri.com/ dan alıntıdır

Turn the Page - Metallica
1 Haftadır 13 ü Dehid Olmayan Toplam 10937 ziyaretçi burdaydı!
Sponsorlu
Sponsorlu
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol